Savunmada Samet’in yokluğunda Abdülkerim’in yanında Merih Demiral’ı görünce şaşırmadım açıkçası…
Ancak, Hakan Çalhanoğlu’nun cezalı olması, açık konuşmak gerekirse futbolla ilgilenen herkes gibi, beni de tedirgin etti…
Montella’nın 4’lü savunmanın önünde Kaan Ayhan ve İsmail Yüksek görev verdi…
A Milli takım için kolay maç değildi…
Öyle de oldu…
Ama kazanan da biz olduk…
Özellikle Hakan Çalhanoğlu’nun yokluğu, A Milli Takım açısından hem teknik hem de mental anlamda büyük bir eksiklikti…
“Koskoca Milli Takım bir oyuncuya mı bağlı” diye sorabilirsiniz…
Eyvallah…
Ama bu oyuncu, saha içerisinde Montella’yı temsil ediyorsa, oynuyor ve takımı da oynatıyorsa, bana hak verirsiniz diye düşünüyorum…
Hele de iyi gününde bir Hakan Çalhanoğlu bir puan anlamına geliyor…
A Milliler, hazırlık maçında 6-1 yenildikleri Avusturya karşısına, her ne kadar hissettirmeseler de sıkıntılı bir ruh haliyle çıktılar…
Montella, savunmada Samet Akaydın’ın cezalı olması nedeniyle Merih Demiral’e forma verirken, Hakan Çalhanoğlu’nun yerine ise İsmail Yüksek’i tercih etti…
A Milli Takımımız 4-2-3-1’i tercih ederken, Avusturya takımı da aynı sistemle sahaya dizildi…
A Milli Takım, İtalyan teknik direktör Vincenzo Montella yönetiminde 12’nci maçına çıktı…
Montella yönetiminde ilk 3 karşılaşmayı kazanan Millilerimiz, sonraki 5 maçta galibiyet elde edememişti…
İtalyan teknik adam, bu maça da forvetsiz çıkarak, şaşırtmaya devam etti!
Hem statta maçı izleyenleri, hem de televizyon başındaki milyonları sadece Montella değil, A Millilerde şaşırttı…
İlk dakikanın içinde golü bulduk…
Arda’nın korneri Avusturya kalecisi ve savunma oyuncularının dengesini bozdu, özellikle kaleci Pentz topu eliyle Merih’e ikram edince, Merih ikramı çevirmedi ve “dakika bir gol bir” diyerek A Milli takımımızı 1-0 öne geçirdi…
Sonrasında mı?
Avusturyalılar Pirana sürüsü gibi kalemize saldırıya geçtiler…
İlk 20’ye kadar ürkütücü ve tahrip edici bir baskı kurdular, ancak takım savunmasını iyi yapınca bizim çocuklar, Avusturya’nın inadını kırdılar, kırmakla kalmadılar oyunda dengeyi de kurdular…
Kendi sahasında organize paslarla çıkarak, oyunu Avusturya yarı sahasına yıkan bizim çocuklar, final paslarında biraz daha dikkatli olabilseler, gol yapabilecekleri pozisyonlarda heyecan yapmasalar, içeriye 1-0’la değil, daha farklı bir skorla girebilirlerdi.
*
İkinci 45’in hemen başlarında saldırgan bir Avusturya ile karşı karşıya kaldık…
47. 49, 50, 53 ve 54’de Avusturya’nın gol girişimlerini izledik nefeslerimizi tutarak…
Avusturyalıların geliştirdikleri bu pozisyonlarının kimine savunmamız, kimine de kalecimiz Mert izin vermedi…
Sonrasında oyunda denge yeniden kuruldu…
59’da Arda-Merih ikilisi skoru 2-0’e getirdiler…
66’da ise Avusturya Gregoritsch skoru 2-1 yaptı…
Bu golden sonra saldıran Avusturya, savunan biz olunca, yüreklerimiz ağzımıza geldi…
Kenarlardan ve göbekten tsunami gibi gelmeye başladı Avusturya takımı…
Avusturya ürkütücü ve tahrip edici bir baskı yapıyorsa, kaderine razı olmaktansa topun arkasına geçmek doğru futbol aklı gibi duruyordu…
Bizim çocuklar bunu beceremediler…
Baskıyı kırmanın yollarından birisi buydu…
Rakibin deli danalar gibi geldiği pozisyonlarda, akla mukayyet olmak lazımdı…
Bizim çocuklar, kazandıkları her topu şişirmeye ve topu kalemizden uzak tutmaya çalışsalar da, istedikleri gibi olmadı ve duvar tenisine döndü maç…
Neyse ki maç bizim istediğimiz gibi bitti ve bizim çocuklar Mert’in son saniyede çıkardığı topla çeyrek finale kaldılar…
İnanılmaz bir maç sonunda hem 6-1’in rövanşını aldık, hem de Avusturyalıları Leipzig’in çimlere gömdük.